Doğal bir antibiyotik olan adaçayı sağlığımız için oldukça faydalı bir bitkidir. Adaçayını millet olarak çay gibi demleyip içeriz ancak içecek olarak tüketilmesinin dışında yemeklere de katılabilir.
Adaçayının vücudumuz için faydaları şöyledir;
-Nezle ve grip gibi hastalıkların ortaya çıkardığı rahatsızlıklara iyi gelir. Boğaz ağrısı ve öksürük gibi...
-Düzenli bir şekilde tüketildiğinde hafıza üzerinde çok olumlu bir etkisi vardır. Özellikle öğrenciler için faydalıdır çünkü zihin açıklığı yapar ve hafızayı güçlendirici bir etkisi vardır.
-Yine düzenli şekilde tüketildiğinde dişler üzerinde de oldukça olumlu bir etkisi vardır. Dişleri güçlendirir ve sağlıklı diş etlerine kavuşturur. Diş eti iltihaplarından da bizleri korur.
-Kanımızı temizleyerek zararlı toksinleri vücudumuzdan atmaya yardımcı olur.
-Adaçayını tüketmesi gerekenler özellikle karaciğer, tansiyon ve astım hastalarıdır. Çünkü karaciğer hastalıklarına iyi gelir, yüksek tansiyonu dengeler ve astım hastası olanları rahatlatır.
-Mide bulantısını keser
-Östrojen içerdiği için adet düzensizliğini ortadan kaldırır.
-Menopozun ortaya çıkardığı sıkıntılara iyi gelir
-Vücudu rahatlatıcı etkisi nedeniyle uyumadan önce içilirse rahat bir uyku sağlar.
Adaçayının faydaları saymakla bitmez. Ancak belli rahatsızlıklar için düzenli bir şekilde tüketilmesi gerekir. Ancak bitki çayı olsa da bilinçli tüketmekte fayda var. Bilinçsizce tüketildiğinde her şey gibi adaçayı da zarar getirebilir.
Her bitki çayı günde 2-3 fincandan fazla tüketilmemelidir. Doğal bir östrojen kaynağı olan adaçayı özellikle erkekler tarafından aşırı tüketilmemelidir.
Bir de bazı kişilerin adaçayını hiç tüketmemesinde fayda vardır. Düşük tehlikesine sebep olabileceği ihtimalinden dolayı bebek bekleyen anne adayları yani hamileler kullanmamalıdır. Anne sütünü azaltma ihtimalinden dolayı da emziren anneler adaçayı tüketiminden kaçınmalıdır.
Bilinçli tüketim dışında adaçayını doğru bir şekilde demlemek, aşırı kaynatmaktan kesinlikle kaçınmak gerekir. Zira adaçayı gereğinden fazla kaynatılırsa içeriğinde zararlı maddeler açığa çıkabilir.
28 Şubat 2017 Salı
Prolaktin Hormonu ve Prolaktin Yüksekliği
Kusursuz bir makine gibi işleyen insan vücudunda beynimiz merkez görevini üstlenir ve tüm organlara komut göndererek bu makinenin düzgün bir şekilde çalışmasını sağlar. Eğer bu işleyişte bir sıkıntı olursa bunun sinyallerini de bize bildirir.
Kadın olsun erkek olsun durum aynıdır ve hormonal denge de bu işleyişte önemlidir. Özellikle kadınlara özgü bir takım hormonların düzenli ve dengeli işleyişi sağlık için son derece önemlidir. Bu hormonlar lh, fsh, estradol ve elbette yazımızın konusu olan prolaktin hormonudur.
Bazı durumlarda diğer hormon değerleri gibi prolaktin hormonunun değeri de düşük ya da yüksek çıkabilir.
Peki prolaktin hormonu değerleri neden değişir ya da düşük ve yüksek olması durumunda hangi sıkıntılar ortaya çıkar?
Vücudumuzun ana makinesi olan beynimizdeki hipofiz bezinden salgılanan prolaktin hormonunun ana görevi süt üretmektir. Yani hamile olan ve doğum yapmış olan annelerde prolaktin hormonu yükselir ki bebeğine anne sütü verebilmek için gerekli olan süt üretilebilsin. Ancak hamilelik ve doğum gibi durumlar dışında da prolaktin hormonu değerleri dengesiz çıkabilir. Prolaktin hormonunun halk arasında bilinen adı "stres hormonu"dur. Bu adından da anlaşılacağı üzere prolaktin hormonunun aşırı stres durumlarında artış gösterdiği düşünülmektedir. Doktorlar prolaktin hormonu yüksekliğinin gebelik ve doğum dışında yükselmesinin sebebinin kesin olarak bilinmediğini belirtir. Ancak yine de bununla ilgili bazı sebepler ortaya konulmaktadır. Bu sebepler şöyle sıralanabilir;
-Aşırı stres
-Aşırı protein tüketimi
-Bir takım depresyon ilaçları
-Tansiyon ilaçları
-Doğum kontrol hapları
-Meme uçlarının uyarılması
-Hipofiz bezinde adenom denilen "iyi huylu bir tümörün varlığı
-Siroz
-Böbrek yetmezliği
-Polikistik over sendromu
Prolaktin hormonun yüksekliği durumunda emziren bir anne olmamasına rağmen göğüslerden süt gelmesi olağandır. Bunun dışında prolaktin yüksekliği adet düzensizliği, adet kanama miktarının az olması gibi şikayetlere sebep olabilir.
Basit bir kan tahliliyle hormon değerleri ortaya konulur ve bu durumun doktorun yönlendirmesiyle normalleştirilmesi gerekir.
Bir çok durumda prolaktin yüksekliği olan kadınlar bunu fark edemeyebilir. En sık olarak gebe kalamama şikayetiyle doktora başvuran kadınlar prolaktin yüksekliği olduğunu öğrenebilirler.
Ancak prolaktin yüksekliği doktorun önerdiği basit bir ilaç tedavisiyle kontrol altına alınabilir.
Yükselmemesi için ise aşırı stresten uzak durmak önemlidir.
Kadın olsun erkek olsun durum aynıdır ve hormonal denge de bu işleyişte önemlidir. Özellikle kadınlara özgü bir takım hormonların düzenli ve dengeli işleyişi sağlık için son derece önemlidir. Bu hormonlar lh, fsh, estradol ve elbette yazımızın konusu olan prolaktin hormonudur.
Bazı durumlarda diğer hormon değerleri gibi prolaktin hormonunun değeri de düşük ya da yüksek çıkabilir.
Peki prolaktin hormonu değerleri neden değişir ya da düşük ve yüksek olması durumunda hangi sıkıntılar ortaya çıkar?
Vücudumuzun ana makinesi olan beynimizdeki hipofiz bezinden salgılanan prolaktin hormonunun ana görevi süt üretmektir. Yani hamile olan ve doğum yapmış olan annelerde prolaktin hormonu yükselir ki bebeğine anne sütü verebilmek için gerekli olan süt üretilebilsin. Ancak hamilelik ve doğum gibi durumlar dışında da prolaktin hormonu değerleri dengesiz çıkabilir. Prolaktin hormonunun halk arasında bilinen adı "stres hormonu"dur. Bu adından da anlaşılacağı üzere prolaktin hormonunun aşırı stres durumlarında artış gösterdiği düşünülmektedir. Doktorlar prolaktin hormonu yüksekliğinin gebelik ve doğum dışında yükselmesinin sebebinin kesin olarak bilinmediğini belirtir. Ancak yine de bununla ilgili bazı sebepler ortaya konulmaktadır. Bu sebepler şöyle sıralanabilir;
-Aşırı stres
-Aşırı protein tüketimi
-Bir takım depresyon ilaçları
-Tansiyon ilaçları
-Doğum kontrol hapları
-Meme uçlarının uyarılması
-Hipofiz bezinde adenom denilen "iyi huylu bir tümörün varlığı
-Siroz
-Böbrek yetmezliği
-Polikistik over sendromu
Prolaktin hormonun yüksekliği durumunda emziren bir anne olmamasına rağmen göğüslerden süt gelmesi olağandır. Bunun dışında prolaktin yüksekliği adet düzensizliği, adet kanama miktarının az olması gibi şikayetlere sebep olabilir.
Basit bir kan tahliliyle hormon değerleri ortaya konulur ve bu durumun doktorun yönlendirmesiyle normalleştirilmesi gerekir.
Bir çok durumda prolaktin yüksekliği olan kadınlar bunu fark edemeyebilir. En sık olarak gebe kalamama şikayetiyle doktora başvuran kadınlar prolaktin yüksekliği olduğunu öğrenebilirler.
Ancak prolaktin yüksekliği doktorun önerdiği basit bir ilaç tedavisiyle kontrol altına alınabilir.
Yükselmemesi için ise aşırı stresten uzak durmak önemlidir.
23 Şubat 2017 Perşembe
Tarihin Konusu ve Yöntemleri Nelerdir?
Tarih, sosyal bir bilim dalıdır. Günümüzde tarih bilimi
anlayışı çağın gereklerine göre çok daha gelişmiş yöntemler ile yapıldığından
elde edilen veriler daha sağlam kaynaklara dayanır. Bunun en büyük
sebeplerinden biri tarih biliminin, diğer bir çok bilim dalıyla işbirliği
içinde olmasıdır. Bu yardımcı bilim dallarının başında da arkeoloji gelir.
Arkeolojik kazıların yaygınlaşması tarihten gelen bilgilere daha kuvvetli ışık
tutulmasını sağlamıştır. Tarih bilimindeki gelişmeler sonucu elde edilen
bilgiler de çok daha geniş kitlelere ulaşır hale gelmiştir.
Tarih, geçmiştir. Ancak geçmişteki her şey salt tarih
biliminin konusu değildir. Bir şeyin tarih biliminin konusu olabilmesi için,
içinde “insan” faktörünü barındırması gerekir. Yani tarih bilimi geçmişte
insanoğlunun her türlü faaliyetini ele alır. Savaşlar ve barışlarla sınırlı
değildir. Geçmişteki insanların yaşam tarzları, inançları, konuştukları diller,
göçler, yaptıkları ticaretler… Ya da doğal bir afet sonucu veya salgın bir
hastalıktan toplumun nasıl etkilendiği gibi…
Tarihin bir bilim dalı olduğunu belirtmiştik. Bir bilim dalı
olması nedeniyle tarih alanında araştırma yapılırken belirli yöntemlerin
izlenmesi gerekmekte ve bu yöntemlerin belli bir sırayla izlenmesi
gerekmektedir.
Tarih araştırma yöntemleri sırasıyla şöyledir;
- Tarama (Kaynak tarama): Konuyla ilgili tüm yazılı, sözlü, görsel her türlü kaynak elde edilir.
- Tasnif (Sınıflandırma): Elde edilen kaynaklar mekana, yere ya da zamana göre tasnif edilir.
- Tahlil (Analiz): Bilgilerin analizi yapılır
- Tenkit (Eleştiri): Elde edilen bilgiler objektif bakış açısıyla değerlendirilir. Doğruluğu ya da yanlışlığı tespit edilir.
- Tahlil (Sentez): Bu son aşamada tüm veriler bir araya getirilerek araştırma sonlandırılır.
Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Evlilik İşlemleri
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup da yurt dışında bir
ülkede evlenmek isteyenler hangi yolları izlemelidir?
Türk vatandaşlarının yurt dışında evlenebilmesi için
öncelikle o ülkenin dış temsilcilikte evliliğe dair engelleyici bir kuralının
olmaması gerekiyor. Böyle bir yasak olmaması halinde hem kadın hem erkek
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ise o ülkenin dış temsilciliğinde
nikahlanabilirler.
Ancak taraflardan biri çift vatandaşlığa sahipse ya da
yabancı ülke vatandaşı ise dış temsilcilikte nikah gerçekleştirilemez. Bunu
yapacak olan makam yabancı yerel makamlardır.
Dünyanın pek çok ülkesinde konsoloslukta nikah yapılmasına
engel yoktur. Ancak her ikisi de Türk vatandaşı olmasına rağmen dış
temsilcilikte nikah yapılması yasak olan bazı ülkeler vardır.
Bu ülkeler;
-Arjantin
-Avusturya
-Avustralya
-Danimarka
-Estonya
-Finlandiya
-İngiltere
-İrlanda
-İsviçre
-Kanada
-Şili
-Yeni Zelanda
Gibi ülkelerdir.
Peki yurt dışında evlenmek için hangi işlemler yapılmalıdır?
Evlilik için, yukarıda sayılan yurt dışında dış
temsilcilikte evlenme engeli olmayan ülkedeki dış temsilciliğe evlenecek olan
çift birlikte gider ve burada kendilerine verilecek olan beyan formunu doldurup
birlikte imzalar ve böylece başvuruyu yapmış olurlar. Bu başvuru özel olarak
verilecek vekaletname ile bir vekil aracılığıyla da yapılabilir.
Verilecek olan randevu ile belirtilen gün ve saatte şahitler
huzurunda dış temsilcilikte nikah kıyılır ve çifte uluslar arası aile cüzdanı
verilir.
Chinchilla Kedisinin Özellikleri ve Bakımı
En sevimli
kedi türlerinden İran kökenli Chinchilla, mavi ya da yeşil, sürmeli gözleri,
yumuşacık tüyleriyle kedi severlerin evinde beslemek istediği kedilerdendir.
Her kedi
gibi bunlar da ilgi görmekten ve sevilmekten inanılmaz haz duyarlar. Bu
gösterilen sevginin karşılığını da göstermekten çekinmezler.
“Evcil” teriminin hakkını verirler çünkü evde vakit
geçirmekten çok hoşlanırlar.
Beyaz-gri renge sahip olan bu kediler ilk doğduklarında daha
koyu bir renge sahip olmalarına rağmen büyüdükçe renkleri açılır.
Her evcil hayvan gibi Chinchilla’nın da düzenli olarak
fırçayla taranması gerekir. Bu işlem hem onun uzun tüylerinin karışmamasını
sağlarken diğer yandan dökülmeyi en aza indirir. Fırçalama işlemi yapılırken
tüylerin düğümlenme olasılığının en fazla olduğu bölge olan koltukaltı ve göbek
bölgesinin daha özenle taranması gerekir. Her gün en az 10 dakika kadar düzenli
olarak taranmalıdır. Tüye karşı hassasiyeti olanlar için evde Chinchilla
beslemek doğru bir fikir değildir. Çünkü özellikle bahar aylarında fazlasıyla
tüy dökerler.
Chinchilla yaşam süresi ortalam 13-14 senedir.
Chinchilla geçimi zor bir kedi değildir. Diğer kedilerle iyi geçinmeyi
bilir ve onlarla oyun oynamaya bayılır. Aynı şekilde çocukları da sever
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)