21 Mayıs 2017 Pazar

Sanayi Devrimi ve Osmanlı Devleti'ne Etkisi

Sanayi Devrimi James Watt’ın buhar gücünü makinelerde kullanmaya başlaması sonucu 18. yüzyılın sonlarında İngiltere’de başlamıştır.
Fransız Devriminden hemen sonra başlayan bu devrim en az Fransız Devrimi kadar önemlidir ve dünya tarihinde son derece önemli gelişmelere sebep olmuştur. 16. yüzyılda Avrupa’da etkili olan Rönesans hareketlerinin bilimsel ve teknik alandaki gelişmeleri hızlandırması Sanayi Devriminin en büyük sebeplerindendir.
Buhar gücünün makinelerde kullanılmaya başlanması üretimde yeni bir dönemi başlatmıştı. Daha önce insan gücüne dayalı üretim artık yerini makine gücüne bırakıyordu ve bu da fabrikasyon üretime geçilmesini sağladı. İlk olarak açılan tekstil fabrikası ve peş peşe farklı alanlarda açılan fabrikalar bol üretimi beraberinde getirdi. Tabi bu arada sadece İngiltere değil diğer Avrupa ülkelerinde de fabrikalaşma başlamıştı.
Sanayi devrimi şöyle bir silsileyi ortaya çıkardı: Fabrikalaşma-bol, ucuz, kaliteli üretim- ham madde ve pazar arayışı- sömürgecilik…
Sanayileşen ülkeler ihtiyaç ürünlerini seri üretim sayesinde bolca üretmeye başladı. Bu üretilen ürünler bol olduğu için ucuz ve aynı zamanda kaliteliydi. Ancak bu seri üretim ham madde ve pazar  arayışını beraberinde getirdi. Elbette bu durum dünyada sömürgecilik faaliyetlerini ciddi oranda arttırmıştı.
20. yüzyılın başlarında meydana gelen I. Dünya savaşının en büyük sebeplerinden biri olan sömürgecilik yarışı, işte Sanayi Devriminin sonucudur. Nitekim 20. yüzyılın başlarında dünyanın %85’i Avrupa devletlerinin birer sömürgesi durumuna gelmişti.
Sanayi Devrimi ile ekonominin temeli artık tarım değildi. Sanayileşme ile birlikte insanlar topraklarını bırakıp şehirlere göç etmeye başlamış, bu da iç göçü ve şehirlerin nüfusunu arttırmıştı. Ayrıca işçi sınıfı doğmuş, sosyalizm, liberalizm, kapitalizm gibi kavramlar ortaya çıkmıştı.

Peki Avrupa’da bu gelişmeler yaşanırken sanayileşemeyen ülkelerde durum nasıldı? Az önce de belirttiğimiz gibi dünya hızla Avrupa’nın sömürgesi altına girmekteydi. Sanayi devriminin sonuçlarından en olumsuz etkilenen devletlerden biri de Osmanlı Devleti’ydi. Zira Avrupa’dan Osmanlı ülkesine bol miktarda ucuz ve kaliteli ürün girmekte, bu da yerli üretimi durma noktasına getirmekteydi. Osmanlı dokuma tezgahları kapanmıştı.  Bu duruma önlem alınamayınca Osmanlı Devleti’nin bu Avrupa devletlerine verdiği kapitülasyon denilen ticari ayrıcalıkların da etkisiyle Osmanlı toprakları ideal bir ham madde ve pazar alanı olmuş ve ne yazık ki Osmanlı Devleti Avrupa Devletlerinin açık pazarı haline gelmiştir. 

8 Mayıs 2017 Pazartesi

İskitler Kimdir?

Tarih sahnesinde karşımıza çıkan ilk Türk topluluklarının başında gelen İskitler, Saka'lar adıyla da bilinir. Bir Asya kavmidir ve MÖ VII. yy.da Orta Asya'da yaşamış bir topluluktur. Orta Asya'sa atı ilk kez evcilleştiren topluluk olarak da bilinmektedir.
Diğer Türk topluluklarının pek çoğu gibi atlı göçebe bir yaşam tarzına sahip olan İskitler sadece Orta Asya ile yetinmemiş, İran'a da akınlar düzenleyerek bölgedeki bazı toplulukları da hakimiyetleri altına almayı başarmışlardır.
Bilinen en önemli hükümdarları Alp-Er Tunga'dır. Bir diğer önemli hükümdar ise Tomris Hatun'dur. Alp-Er Tunga'nın torunu Tomris Hatun, İskitler'de hükümdarlık yapmış bir kadındır. Yani İskitler zaman zaman kadın hükümdarlar tarafından da yönetilmiştir. İskitler'de kadınlar sadece hükümdar değil, aynı zamanda savaşçı da olabilmekteydi. Yani pek çok topluluk gibi savaşçı ya da asker olmak erkeklere özgü bir şey değildi.
İskitler'in Şu adlı destanı Büyük İskender ile yaptıkları mücadeleleri konu edinir. Alp-Er Tunga destanı ise Pers İmparatorluğu yani İran ile yaptıkları mücadeleleri konu edinir.
Tarihte önemli ilklere imza atmış olan İskitler pantolon, at koşumu ve kemer tokasını da ilk kez kullanan topluluktur.
İskitler Sarmatlar ve Gotlar ile yaptığı mücadeleler sonucu zayıflayarak tarih sahnesinden çekildiler.

7 Mayıs 2017 Pazar

Sümer Uygarlığı

Bir Mezopotamya medeniyeti olan Sümer uygarlığı dünyada bilinen ilk uygarlıktır. MÖ 4000-MÖ 2350 tarihleri arasında varlık göstermiş olan bu uygarlık, tarihte başka önemli ilkleri de gerçekleştirmiştir.
  Sümerler, site adı verilen şehir devletleri halinde yaşamıştır. Her şehir devletinin başında Patesi ya da Ensi denilen krallar bulunur, bu krallar aynı zamanda rahip özelliği taşırdı ki bu da Sümerler'in teokratik devlet anlayışına sahip olduklarının göstergesidir. 
MÖ 3500'lerde yazıyı icat ederek insanlık tarihinde bir çığır açmışlardır.  Çivi yazısı ticaret yoluyla başta Anadolu olmak üzere çeşitli bölgelere yayılmıştır. 

Diğer ilk çağ uygarlıklarının pek çoğu gibi çok tanrılı bir inanca sahip olan Sümerler Ziggurat adı verilen yedi katlı tapınaklar inşa etmişler, bu tapınakları aynı zamanda gözlemevi ve okul olarak da kullanmışlardır. Zigguratlar'ın son katını gözlemevi olarak kullanmışlar, böylece astronomi çalışmaları gerçekleştirmişler ve bu çalışmalar sonucu ay yılı esaslı takvimi bulmuşlardır.
Astronomi dışında dört işlemi bulan, çarpma bölme cetvelleri hazırlayan Sümerler böylece matematik ve geometrinin temellerini de atmışlardır.
Yazıyı bulan Sümerler, tarihte ilk yazılı hukuk kurallarını da oluşturmuşlardır. Böylece Sümerler, dünyada ilk hukuk devleti olmuştur.
Sümerler eğitime verdikleri önem kadar askerliğe de önem vermişlerdir. Bu durum çağın ve bölgenin gerektirdiği bir zorunluluktur. Kendilerine yönelen sık saldırılara karşı her erkek bir askerdi.
Diğer ilk çağ toplumları gibi Sümerler'de de sınıf ayrımı esaslı bir toplum yapısı görülürdü. Halk; hürler ve köleler şeklinde sınıflara ayrılırdı.
2000 yıllık bir hüküm süresinden sonra Akadlar'ın saldırılarıyla zayıflayan Sümerler zamanla parçalanarak yıkıldı ve tarih sahnesinden çekildi.

5 Mayıs 2017 Cuma

Mezopotamya Neresidir? Mezopotamya Uygarlıkları

Mezopotamya, en genel tanımıyla Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bölgeyi ifade eder. Güneydoğu Anadolu bölgemizden Basra Körfezi'ne kadar geniş bir alanı kapsayan Mezopotamya ülkemizde Mardin, Diyarbakır gibi Güneydoğu illerini içine alır. Bunun dışında Irak, İran ve Suriye gibi ülkelerin bir bölümünü de kapsamaktadır.
Mezopotamya bölgesi tarihte pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Medeniyetlerin beşiği olarak tanımlanabilecek Mezopotamya'nın uygarlıklar tarafından yerleşim bölgesi olarak tercih edilmesinin sebebi oldukça verimli topraklara sahip olması ve ikliminin yaşamaya elverişli olmasıdır. Farklı medeniyetlere ev sahipliği yapması nedeniyle burada kültürel etkileşim de oldukça yoğun bir şekilde yaşanmıştır.
İlk çağ tarihinde Mezopotamya medeniyetleri ise şöyledir;
1) Sümerler
Sümer uygarlığı dünyada bilinen ilk uygarlıktır. MÖ 4000-MÖ 2350 yılları arasında bu bölgede yaşamışlardır.
2) Akadlar
MÖ 2350-MÖ 2100 yılları arasında yaşamışlardır. Mezopotamya'nın tamamına yayılarak büyük bir imparatorluk kurmuşlardır.
3) Elamlar
MÖ 4000-MÖ640 yılları arasında yaşamış olan Elamuygarlığı hakkında pek fazla bir bilgi yoktur.
4) Babiller
MÖ 2100-MÖ 539 yılları arasında yaşamış olan Babiller tarihte ilk mutlak monarşi yönetimini uygulasnmışlardır.
5) Asurlular
MÖ 2000-MÖ 609 yılları arasında yaşamış olan Asurlular ticarete oldukça önem vermişlerdir.

3 Mayıs 2017 Çarşamba

Tarih Öncesi Çağlar ve Özellikleri

Yazının Sümerler tarafından MÖ 3000'lerde bulunmasıyla tarih çağları başlar. Yazının bulunmasından önceki devirler ise tarih öncesi çağlar olarak adlandırılır.
Tarih Öncesi Çağlar Taş Devri ve Maden Devri olmak üzere iki ana gruba ayrılmakla birlikte bu çağlar da kendi içinde özelliklerine göre gruplara ayrılır.
1. Taş Çağı: Bu döneme bu ismin verilmesinin nedeni insanoğlunun kullandığı araç ve gereçlerin malzemesinden kaynaklanır. Taş Çağı özelliklerine göre üçe ayrılır;
a. Kaba Taş Çağı (Paleolitik dönem)
İnsanlık tarihinin en eski ve en uzun süren dönemi olan paleolitik dönemin tam olarak kaç yıl önce başladığı bilinmemekle birlikte MÖ 10000 yılında sona erdiği kabul edilir.
Bu dönemin en karakteristik özelliklerinden biri devrin sonlarına doğru insanoğlunun kendini ifade edebilmek için mağara duvarlarına çizdikleri resimlerdir. Bu resimlerde daha çok hayvan resimleri ve av sahneleri gösteren resimler çizmişlerdir ki bu da onların avcılık ile yaşamlarını sürdürdüğünün tipik bir örneğidir.
Üretimin olmadığı, tamamen tüketime dayalı, insanoğlunun doğaya bağımlı olarak yaşadığı bu dönemde genelde erkekler avcılık, kadınlar toplayıcılık yaparlardı.
Paleolitik döneme ait dünyada önemli yaşam alanları İspanya'daki Altamira, Fransa'daki Lasque olmakla birlikte Türkiye'de bu döneme ait en önemli yaşam alanı Antalya'daki Karain mağarası ile İstanbul'daki Yarımburgaz mağarasıdır.
b. Orta Taş (Yontma Taş) Çağı (Mezolitik Dönem) MÖ 10.000-8000
Oldukça soğuk bir iklimin hakim olduğu bu dönem buzul çağı yaşanır ve bu nedenle insanlar mağaralardaki hayatlarına devam ederler.
Temel geçim kaynağı olarak avcılık ve toplayıcılıktır dolayısıyla tüketici toplum yapısı devam eder. Ancak bu dönemde taş ve kemikten basit eşyalar yapmaya başlamışlardır. En önemlisi ise çakmak taşından yaptıkları araç gereçlerdir. Buna mikrolit adı verilir.
Mezolitik dönemin en tipik özelliği ise ateşin bulunmasıdır. Ateş, insanlık tarihinin en önemli buluşlarındandır. Ateş sayesinde insanlar ısınmış, ışığından faydalanmış, vahşi hayvanlardan korunmuş ve yiyeceklerini pişirebilmişlerdir.
Türkiye'de mezolitik döneme ait en önemli yerleşim alanları yine Antalya'da Beldibi mağarası, Samsun'da Tekkeköy ve Ankara'da Macunçay'dır.
c. Cilalı Taş (Yeni Taş) Çağı (Neolitik Dönem) MÖ 8000-5000
Artık bu dönemde buzullar erimeye başlamış ve iklim ılımanlaşmıştır. Bu da artık insanoğlunun mağara ve kaya oluklarında yaşamaktan çıkıp su kenarlarına yerleşmeye başlaması demektir.
Cilalıtaş dönemi insanoğlu için son derece önemli bir dönemdir. Zira su kenarlarına yerleşim sonucunda insanlar yavaş yavaş tarım yapmaya yani üretmeye başlamıştır. Artık tamamen doğaya bağımlı yaşamak yerine kendi yiyeceklerini üretmeye başlamışlardır. Sadece tarım değil hayvancılık ile de uğraşı başlar. Hayvanlar ilk kez bu dönemde evcilleştirilmiştir. İlk evcilleştirilen hayvanlar köpek, at, koyun ve sığırdır.
İnsanoğlu kendi yiyeceğini üretmenin ötesinde zamanla ihtiyaçtan fazla üretmeye başlamış, ihtiyaç fazlası üretim ise takas yöntemine bağlı ticaretin başlamasına neden olmuştur.
Tarım ile birlikte yerleşik yaşama geçen insanlar kendilerine barakalar yapmış, böylece ilk köyler de bu dönemde kurulmuştur.
Artık hayvan postlarını üzerlerine giymek yerine bitki liflerinden giysiler yapmışlardır.
Tekerlek de bu dönemde bulunmuştur.
Ürettikleri yiyecekleri muhafaza etmek için topraklar seramik eşyalar yapmışlardır.
Dolmen ve menhir adı verilen ilk anıtlar bu dönemde karşımıza çıkar.
 Türkiye'de bu döneme ait önemli yerleşim yeri olan Konya Çatalhöyük ilk şehir yerleşimi, Diyarbakır Çayönü ise ilk köy yerleşimidir.
2. Maden Çağı: Bu dönem yine kendi içinde üçe ayrılır.
a. Bakır (Kalkolitik) Çağı : Bakır, gümüş ve altın gibi madenlerin insanlar tarafından işlenmeye başladığı bir dönemdir. Doğada oldukça yaygın olarak bulunan ve kolayca şekillenebilen bakır ile insanoğlu bolca araç gereç yapmıştır. Bu dönemin önemli yaşam alanları ülkemizde Alacahöyük (Çorum), Truva (Çanakkale) ve İkiztepe (Samsun)'dir.
b. Tunç Çağı: İnsanlar bakırı kalay ile karıştırarak daha sağlam olan tunçu elde ettiler. Tunçtan silah araç gereçleri yaptılar. Site adı verilen ilk şehir devletlerin kurulması da bu döneme denk gelmektedir. Tunç çağına ait önemli yerleşim alanı Kayseri'deki Kültepe'dir.
c. Demir Çağı: Demirin kullanılması insanoğlunun daha sağlam silahlar yapmasına ve daha büyük egemenlik savaşlarının yapılmasına sebep olmuştur. Nitekim bu dönemle birlikte artık büyük devletler ve merkezi krallıklar kurulmaya başlanmıştır. Türkiye'de bu döneme ait önemli yaşam alanları Alişar (Yozgat), Alacahöyük (Çorum) ve Truva (Çanakkale).
Yazının Sümerler tarafından bulunmasıyla Demir devri de sona ermiş böylece tarih çağları başlamıştır.
Burada unutulmaması gereken nokta tüm bu devirlerin tüm uygarlıklar tarafından aynı anda ya da sırasıyla yaşanmadığıdır. Örneğin bir bölgede yontma taş çağı yaşanırken başka bir bölge maden çağına girmiş olabilir.