1243 Kösedağ Savaşı’ndan sonra Türkiye Selçuklu Devleti’nin
yıkılış sürecinde Anadolu’daki Türk siyasi birliği bozulmuş ve bu bölgede irili
ufaklı pek çok Anadolu beyliği ortaya çıkmıştı. Bunlar arasında Oğuzların Kayı
boyundan olan Osmanoğulları Selçuklu sultanı tarafından Ertuğrul Gazi
liderliğinde Ankara’nın Karacadağ bölgesine yerleştirilmişti.
Osmanoğulları daha sonra Bilecik yakınlarında yer alan Söğüt
ve Domaniç’e yerleşmiş ve gelecekte kurulacak olan büyük bir imparatorluğun
temellerini burada atmışlardı.
Karamanoğulları, Candaroğulları, Dulkadiroğulları,
Ramazanoğulları, Germiyanoğulları ve niceleri… Bunca Anadolu beyliği arasında
nasıl olmuştu da kısa zamanda Osmanoğulları koskoca güçlü bir imparatorluk
kurmuştu? Diğer beyliklere kıyasla Osmanoğulları o dönemde daha zayıf ve küçük
bir beylikti. Bu da diğer Anadolu beyliklerinin engeliyle karşılaşmadan kısa
sürede büyümek için çalışmasını sağlamıştı.
Bunun elbette birden fazla cevabı var. Şimdi bunlara tek tek
bakalım;
- Coğrafi konum: Osmanoğulları’nın bulunduğu bölge bir devletin gelişebilmesi açısından uygun bir bölgeydi. Zira bu bölge hem ticaret yolları üzerinde hem de verimli araziler üzerinde bir konumdaydı.
- Merkezi otoritenin güçlü olması: Osmanlıların en fazla önem verdiği husus merkezi otoritenin sağlamlığıydı. Daha önceki Türk devletlerinde “ülke, hanedanın ortak malıdır” anlayışına dayanan bir veraset sistemi geçerliydi. Ancak bu kural Türk devletlerinin kısa sürede parçalanıp yıkılmasının en önemli sebeplerinden biriydi. Bu tehlikeyi bilen Osmanlılar veraset sisteminde değişiklikler yaparak merkezi otoritenin tamamen ön planda tutulduğu bir anlayışla devletin güçlenmesini sağlamışlardır. Örneğin I. Murat döneminde “ülke padişah ve oğullarınındır” anlayışı getirilmiş, Fatih Sultan Mehmet Han döneminde nizam-ı alem ve devletin bekası için kardeş katli yasal hale getirilmiştir.
- Bizans’ın durumu: Bir zamanların en güçlü imparatorluklarından biri olan Bizans imparatorluğu’nun durumu 1200’lü yılların sonlarında oldukça kötüydü. Bizans’taki iç karışıklıklar, taht kavgaları devleti zayıflatmış ve hızla toprak kaybetmeye başlamıştı. Osmanlı Devleti bu durumdan faydalanmayı bildi.
- Balkanların durumu: Balkanlar’da o dönemde güçlü merkezi bir devlet yoktu. Sırp krallığı, Bulgar krallığı gibi devletler vardı. Balkanlardaki mezhep savaşları da otorite boşluğunu güçlendirmişti. Bu durum Osmanlı Devleti’nin Rumeli’ye geçerek topraklarını genişletmesini kolaylaştırdı.
- Fetih ve İskan siyaseti: Buna adalet ve hoşgörü politikası da diyebiliriz. Osmanlılar yeni fethettikleri yerlerde adalet ve hoşgörülü bir politika izlemiş, bu da bölge halkının devlete karşı durmasına engel olmuştur. Ayrıca fethedilen bölgelerde kalıcılığı sağlamak adına Anadolu’dan alınan Türk ve Müslümanlar, gayrimüslim nüfusun yoğun yaşadığı yeni fetih bölgelerine nakledilirdi.
- Cihat anlayışı: Öncelikle diğer Anadolu beylikleriyle mücadele edip onlara üstünlük sağlamaya çalışmak yerine cihat politikası ile Hıristiyan Bizans ve Balkan devletleriyle mücadeleye girişmiştir.
- Ahi Teşkilatının desteği: Sadece mesleki anlamda değil aynı zamanda sosyal anlamda da oldukça önemli olan Ahi teşkilatının desteği Osmanoğulları için oldukça faydalı olmuştur. Bu desteğin en önemli sebebi Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Gazi’nin, Ahi Teşkilatı lideri Şeyh Edebalı’nın kızı ile evlenmiş olmasıdır.
Tüm bu sebeplerin yanında Osmanlılar, devleti yönetecek olan
kişinin son derece iyi yetişmiş olmasına fazlasıyla önem verirlerdi. Gerek
idarecilik anlamında gerekse savaşçılık anlamında henüz çocuk yaşlarda iyi bir
eğitimden geçerlerdi. Bu da Osmanlı Devleti’nin güçlü bir devlet olup
imparatorluğa yükselmesinde etkilidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder